Tiroid kilo vermede işe yaramıyor

Bu günlerde ilgili ilgisiz, bilgili bilgisiz, tecrübeli tecrübesiz aklına esen herkes sağlık önerilerinde bulunmayı marifet sayıyor.




Bunlardan bir kısmının iyi niyetli olduğu söylenebilir. Bir kısmı ise torbasını doldurmak veya şöhret olmanın yollarını arıyor. Bunların bir kısmı ot-çöp ya da alet-edevat tüccarlığı da yapan lafda uzmanlar. Önerilerinin zararlı olabileceğinden endişe eder, uyanık ve dikkatli olmanızı öneriyorum sizlere.



BEŞ yıla yakın bir süre bu köşeden size, ‘İyi hayatın bedensel ve ruhsal sağlıkla ilgili yanlarına dair’ bazı bilgiler aktarmaya çalışıyorum. ‘Şöyle yiyin, böyle uyuyun, şu kadar yürüyün, stresle mücadele için şunları deneyin’ gibi bazen kısa, bazen uzun, bazen pahalı, bazen ucuz, bazen kolay, bazen zor önerilerde bulunacam. Bildiklerimi aktarırken bir şeye hep dikkat ettim: Dozu ve kıvamı kaçırmamak. Sizi asla korkutmamak ve yanıltmamak.





Amacıma bir ölçüde ulaştım diye düşünüyorum. Diğer günlük gazetelerin de idealdiyet’i izleyerek sağlık yazarlarına yer vermesi, televizyonların birer sağlık programı üretmesi, sağlık kitaplarının çok satmasını da bu iyi gelişmenin kanıtı olarak değerlendiriyorum.



Ama son zamanlarda dikkatimi çeken iki-üç nokta var ki bunlar beni biraz kaygılandırıyor: Bazı gelişmeler bir şeylerin yanlış gittiğini, yanlış bir yola girildiğini düşündürüyor. İnşallah yanılıyorumdur.



Yanlış bilgi zararlı



Kafamı karıştıran noktalardan biri ilgili ilgisiz bilgili bilgisiz tecrübeli tecrübesiz aklına esen herkesin sağlık önerilerinde bulunmaya başlaması. Bunlardan bir kısmının iyi niyetli olduğu kesin. Bir kısmı ise torbasını doldurmak veya şöhret olmak peşinde. Akla hayale gelmez tavsiye eder, akıl dışı önerilerle, hatta bazen dini duyguları da alet ederek aslı astarı olmayan yöntemlerden bahsedip sağlığınıza zarar verebilecek önerilerde bulunuyorlar. Bunların bir kısmı ot-çöp ya da alet-edevat tüccarlığı da yapan sözde uzmanlar. Önerilerinin zararlı olabileceğinden endişe eder, uyanık ve dikkatli olmanızı tavsiye ederim.



İkinci nokta birinciden daha da önemli. Sağlık-hastalık konuları böyle çok sık konuşulunca halkta gereksiz bir ‘sağlıklı olma stresi,’ ‘hastalık korkusu’ başladı. ‘Lezzetin, tadın, keyfin’ önemi bir kenara bırakıldı. Her şey sadece ‘sağlıklı olma’ iddiası ile değerlendirilir oldu. Ortaya çıkan bilgi kirliliği sağlıklı insanlarda bile, ‘Acaba bu hastalık bende de mi var’ gibi tereddütlere yol açmaya başladı. Sağlıklı yaşam konusunda dayatılanlar, anne-babaları, öğretmenleri, hatta yetişkin insanları bile strese soktu. ‘Acaba yeteri kadar uyuyor muyum, Yediğim şeylere sakın kanserojen bir şeyler bulaşmış olmasın, yeteri kadar sağlıklı beslenebiliyor muyum’ gibi sorular çoğu insanı hastalık hastası ve biraz da obsesif yaptı. Çoğu anne çocuğunun gelişiminden kuşku duyuyor. Basit sağlık sorunlarında bile aşırı bir telaşa kapılıyor.



Ne yapmalı

Kısacası yaratılan bilgi kirliliği ve bilgi bombardımanının kendisi sağlık için tehlikeli ve zararlı bir faktör haline geliyor. Anlatmak istediğim şey şu: Duyduğunuz, okuduğunuz her bilgiye hemen inanmayın. Birkaç kaynaktan daha teyit etmeden bu tür ‘yeni ve iddialı’ bilgileri hemen kullanmayın. Yeni bir ürünü biraz denenmeden satın almayın. Duyduğunuz şeylerin henüz yeteri kadar denenmemiş, onaylanmamış, hatta art niyetli olabileceğini unutmayın. Ve bu arada hayatın her alanında olduğu gibi sağlığınız konusunda da biraz esnek, azıcık hoşgörülü olun. Sağlıklı biri olma, uzun yaşama, hastalanmama iddialarını abartmayın. Yoksa bedensel sağlığa odaklanacağım derken ruh sağlığınızdan olabilirsiniz.



Tiroidiniz tembelse işiniz gerçekten zor



AKLINIZDA OLSUN-Genç kız ve kadınlarda ergenlik dönemine geçiş, gebelik ve gebelik sonrası dönem, menopoz başlangıcı veya ameliyat sonrası dönemler veya ruhsal travmalar, akut anksiyete atakları, depresyon, panik bozukluk gibi ruhsal hastalıklarda bağışıklık sistemi de durumdan etkileniyor. Bağışıklık cevapları sapıtıyor, (özellikle genetik bir eğilim de varsa) acayipleşiyor. Anormal bağışıklık yanıtları ortaya çıkıyor. Bu gelişmeler tiroid bezine hasar verebiliyor. Bu hasarın ağrısı, sızısı, ateşi veya başka bir sıkıntısı da olmuyor. Sonuçta gözden kolayca kaçıyor. Tiroid yetmezliği oluşsa bile çoğu zaman çok geç bir aşamada fark ediliyor.



Bu nedenle tiroid hormonlarının üretiminin azaldığına işaret eden belirtilerin iyi bilinmesi gerekiyor. Bu belirtilerin en önemlileri şunlar:



* Birdenbire başlayan ve şiddeti kabızlık,

* Saç dökülmesi, kırılması, ince ve kalitesiz, canlılığını kaybetmiş bir saç gelişimi,

* Sürekli üşüme,

* Kilo almada ve vermede zorlanma,

* Ciltte solukluk, özellikle ayak ve yüzde soluk-mumsu bir cilt yapısının ortaya çıkması

* Varlığını her gün biraz daha hissettiren yorgunluk hali

* Âdet düzensizlikleri, periyot süresinin kısalması, seyrek adet görmeye başlamak

* Cinsel istekte azalma

* Uzun uykulardan bile yorgun uyanmak

* Depresyonla karıştırılacak düzeyde bir bitkinlik, halsizlik, yorgunluk, isteksizlik durumu

* Unutkanlık yakınmasının başlaması

* Varlığını her gün biraz daha hissettiren kas ve eklem ağrıları.



Kadınların demire ihtiyacı var



ÖNEMLİ-Kadınlarda demir eksikliği probleminin daha sık görülmesinin birçok sebebi var. En önemlisi her ay tekrarlayan periyodik kanamalarla kaybedilen demir çoğu kadının besinlerle yerine koyamamasıdır. Periyodik dönemlerde beklenenden fazla kan kaybı olursa, periyot biraz ağır seyreder veya uzarsa demir kaybı artar, yerine konulması gereken demir miktarı çoğalır.



İkinci neden beslenme ile ilgili sık yapılan bir hatadır. Kadınlar daha az kırmızı et tüketir. Bu yanlışı vejetaryenlik de körüklüyor. Oysa kırmızı et çok zengin bir demir kaynağı. Bazı kadınlar kilo almamak veya kolesterollerini yükseltmemek gibi nedenlerle de etten uzak duruyor ki bunların hiçbiri doğru değil. Yeteri kadar kırmızı et yemezseniz er veya geç bir süre sonra demir eksikliğine yakalanma ihtimaliniz var. Bunun bir nedeni de bedeninizin etten aldığı demirden sebze, meyve ve tahıllardan aldığına oranla daha iyi yararlanmasıdır. Beslenme uzmanları vücudunuzda yeteri kadar demir olsa bile etten alınan demirin bir şekilde depolandığını söyleyip dursa da onları pek dinleyen yok. Oysa demir depolarınız doluysa bitkisel yiyeceklerden kazanılan demir kullanılmadan atılıyor.



Kadınlar günlük demir ihtiyacını düzenli karşılamak bakımından erkeklerden daha hassaslar. Bunun nedeni de periyodik dönemlerdeki kan kaybıdır. Günlük demir ihtiyacı erkekler için 8 mg civarındayken kadınlarda 18 mg.ı buluyor. Durum ancak menopoz sonrası dönemlerde erkeklerle eşitleniyor. Özetle sağlıklı bir erkekte veya menopoz dönemindeki bir kadında demir eksikliği nadiren görülüyor.



Benim önerim kadınların âdet dönemlerinde daha fazla kırmızı et yemeleri, demir yönünden zengin sebzelere (özellikle yeşil yapraklı sebzeler), meyve ve tahıllara ağırlık vermeleridir. Eğer kolesterol probleminiz yoksa kırmızı et yerine karaciğer, dalak gibi iç organ etlerinden de faydalanmayı düşünebilirsiniz.

0 yorum: